Mecaz – Haydan Gelen Huya Gider
Mecaz Nedir / Mecaz Sanatı Nedir – Edebiyat, “Kişinin duygu ve düşüncelerini, kendine özgü bir dil kullanarak, estetik kurallar çerçevesinde, yazılı veya sözlü olarak dile getirmesidir.” şeklinde tanımlanır. Bu tanım, içinde çok sayıda ifade biçimini saklar. Bunlara edebî sanatlar adı verilmektedir.
Edebî sanatlardan biri de “mecaz”dır. Önce “mecaz”ın ne olduğuna kısaca bakalım:
Mecaz Nedir?
Bir ilişki veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan sözlere veya ifadelere “mecaz” denmektedir. “Metafor” kelimesi de “mecaz” ile eş anlamda kullanılmaktadır.
Bir de “mecaz sanatı” vardır:
Mecaz Sanatı Nedir?
Mecaz sanatı, anlatılmak istenilen konuya güzellik, güçlülük, canlılık, zarafet, derinlik ve genişlik vermek için, bir sözü gerçek anlamından daha farklı bir anlamda kullanma sanatıdır. Bu sanat ustalıkla kullanıldığında gerçekten de beynimizdeki dilsel zekâ harekete geçer ve anlam zenginliği oluşur.
Oysa mecazın ne olduğunu bilmeyen insanlar, mecaz amaçlı söylenmiş bir sözü gerçek anlamında okuyunca/dinleyince, o söze yanlış anlam yükleyebilirler. Bunu onaylayacak çok beğendiğim bir söz vardır:
“Mecaz ilmin elinden cehlin eline geçse hakikat telakki edilir.”
Yani gerçek manasını düşündüğünden komik duruma düşer. Hakikaten mecazı, mecazın verdiği anlam değişimini, sözün derinlik ve estetiğini anlayamayan insanlar o sözü gerçek sanırlar. Onun için sanat bir toplumun elit sınıfının başvurabileceği entelektüel bir etkinliktir.
-
Üzerinde durmayacağım ama birkaç örnek verelim:
-
“Otomobil uçar gider.” ,
-
“Bu sahalarda nice altın ayaklar top koşturdu”,
-
“Davetlilere piyanosuyla önce Çaykovski, sonra Mozart çaldı.”,
-
“Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.”
Açılımı üzerinde durmak istediğim mecazî ifadeyse, anlamını çok sonra anladığım “Haydan gelen Hûya gider” deyişidir.
Haydan gelen Hûya gider!
Mecaz Nedir / Mecaz Sanatı Nedir – Halk arasında sıklıkla kullanılan bu sözün akla gelen ilk anlamı “kolay kazanılan hatta kazanılmadan gelen mal-mülkün abuk sabuk şeylere harcanacağı, o sermayenin hayrının görülemeyeceği, onun için mal-mülk edinirken, para pul kazanılırken helalinden kazanılması gerektiğine, bileğinin hakkıyla elde edilmesi gerekliliğine” vurgu yapar.
Anadolu’da benzer laflar çoktur:
- “Kolay kazanılan kolay kaybedilir.”,
- “Emek yoksa yemek yok.”,
- “ Ağlayanın malı gülene yar olmaz!”.
Ben böyle düşünürken, geçenlerde başka bir yorum okudum bu mecazla ilgili. Yıllar boyu kullanılan bu söylem aslında atalarımızın bize kazandırdığı bilimsel bir gerçeğe dayanmaktaymış.
Şöyle ki:
Yıllar önce insan beyni üzerinde yapılan araştırmalardan sonra şu gerçekler ortaya çıkmıştır: “Hay” insanın beyninde sağ altta bulunan bölgeye verilen isimdir. Hay insanda kişilik oluşumunda önemli bir rol oynar. Kişilik gelişimi sırasında özellikle kişiye has “huy“un oluşması “hay“daki aktivitelere bağlıdır. Hay’da oluşan bu aktivitelerin yarattığı sinyaller sadece ve sadece huy’un oluşmasını sağlayan sinyallerdir. Yani “haydan gelen huya gider” kuramı vardır. Atalarımızda bu kurala dayanarak “haydan gelen huya gider” söylemini dile getirerek ve bu söylemi yaygınlaştırarak bilime önemli katkıda bulunmuşlar.
Sonra başka atalarımız da bu mecazî ifadeye başka anlamlar yükleyerek söylemiş olabilirler.
Demişler ki, hayatta her ne varsa hepsi O’nundur. Mülk Allah’ındır. Çünkü Allah’ın güzel bir adı da “Hay“dır. Hay’dan, yani Allah’ın hayat verici, canlandırıcı, can katıcı isminden veya sıfatından gelip, yine “Hu“ya yani “O”na, Allah’a dönmektedir. Nitekim bir Kur’an ayetinde “Her şey ona döndürülecektir!” buyruluyor. Biz bu dünyada ne kazanıyorsak, ne elde ediyorsak Hay’dan gelmekte ve elimizden çıkarak Hu’ya gitmektedir.
Hangisi olursa olsun, bu gerçeklerin ben hepsini doğru buluyorum. Atalarımızın zengin ifadelerindeki anlamların da ne kadar zengin olduğuna şüphem yok.