Liderlik – Bireysel Liderlik Dönemi kapandı mı?
Liderlik – Her ne kadar atalarımız “Baş ol da isterse soğan başı olsun!” özlemindeki ifadeler kadar olmasa da sosyal zekâsı uygun kişilerce imrenilen bir pozisyondur liderlik. Her ne kadar insanların bir kısmı tarafından çekici görünse de ağır sorumlulukları olan bir sosyal makamdır. Yaşadığı çağı ve gelecek kuşakları etkileme açısından oldukça sorumlu ve sorunlu bir alandır liderlik.
Bir lideri değerlendirmek için onun düşündükleriyle ve etkiledikleriyle veya yaptıklarıyla kendisini izleyenlere, takdir edenlere sağladığı fayda kadar, onu beğenmeyen, izlemeyen veya onu sevmeyen insanlara sağladığı faydaya da bakmak gerekir. Kendisi gibi düşünen insanları veya yaptığı icraatlarını onaylayan kitleleri makam-mevki, şan-şöhret, para-pul cennetinde yaşatırken, kendisi gibi düşünmeyen veya kendisini takdir etmeyen insanları acaba nerede yaşatmaktadır?
İşte bu sorunun cevabı o liderin ne tür bir lider olduğunun göstergesidir. Kendi düşüncesindeki insanları rahat yaşatıp, muhalefet eden insanlara baskı uygulayan megaloman, sadist ve narsist bir diktatör lider mi? Yoksa kendisini destekleyenler kadar desteklemeyenleri de rahat yaşatan, mutlu olmasına engel olmayan demokrat bir lider mi? Yoksa herkes ne yaparsa yapsın, boş verin, diyen bir boş vermişçi lider türü mü aklınızdan geçen?
Yazdığı düşünsel ve ideolojik kitaplarıyla milyonları hatta milyarlarca insanı etkileyen ideolog liderleri düşünün. Onu takip eden insanlar bu düşüncelerden ve bu düşüncelerin uygulanmasından zarar mı gördüler, fayda mı?
20.yüzyılın siyasi, askeri, düşünsel veya ekonomik liderlerinden ağzı yanan insan türü, bu defa yoğurdu üfleyerek yiyor. Şimdi de 21. Yüzyılda, insanoğlu tüm bu soruların cevabını arıyor. Geçen yüzyıl savaşlar yüzyılıydı. Irkların egemenlik mücadelesiyle geçti. Sadece iki savaşta 100 milyondan fazla insan öldü. Evet, böyle zamanlarda parlak laflar, coşkun fikirler, hamasi nutuklar insanları galeyana getirebilirdi. Etrafa saldırtabilirdi. Hatta o günün yalan ve yanlış bilgilerini doğrulanma imkânı veya doğrulama cesareti olmadığı için tarih de istenildiği gibi yazılabilirdi. Ancak savaş bitip de geride kalanlara bakıldığında nasıl bir manzara görülmektedir? Mutluluktan dökülen gözyaşları manzarası mı, acılardan süzülen kanlı gözyaşları mı? Mutluluk mu, pişmanlık mı?
21.yüzyıl duygusal değil, akılsal davranma çağı olacağına kuşku yok. Akılsal davranma enine boyuna, sadece kendi insanının değil tüm insanların yararına düşünme biçimdir. Duygusallığı aşmadır. Demagojik yaklaşımlardan veya aptallıktan uzaklaşmadır. Şimdinin insanın üfleyerek yediği yoğurt da bu acı deneyimlere dayanmaktadır.
Onun için post demokrasi, toplumda aykırılıklara ve farklı seslere açık ve duyarlı olma sistemi olacak. En sivri, en marjinal, en dayanılması zor düşüncelere veya gruplara bile hayat hakkı verilecek.
Şimdi toplumlar lider aramıyorlar; sistem arıyorlar. Lider aramıyorlar; meşveret arıyorlar. Kurumsal şahs-ı manevî arıyorlar. Doğal olarak da kurumsal liderlik arıyorlar. Geçen asrın durumsal liderliği bitti. Doğru-yanlış, haklı-haksız, adil-zalim demiyorum, fırsatların ve fırsatçı liderlerin öne çıktığı liderlik dönemi kapanmıştır. Dün dündür, bugün bugündür. 19. ve 20. Yüzyılın Viktoryan, pozitivist ve sosyal Darwinist modellerinden ilhamını alan liderliğin dönemi bitti. Bu tarz liderliğin de artık günümüze örnek olması mümkün görülmüyor.
Kurumsal liderlik kurumu oluşturan bütün bireylerin ortalamalarından meydana gelmektedir. Liderlik, kurumun temsilciliğidir; karar vericisi değil. Son sözü kurumsal yapı söyler. Öyleyse kurumsal yapıyı oluşturan tüm tuğlaların karakter, büyüleyici özellik (karizma), güvenilirlik, iletişim becerisi, sorun çözme becerisi, cesareti, önemli ve öncelikleri yönetebilme becerisi, cömertliği, tutkusu ve kalbinin sesini dinlemesi gibi eskiden bir şahısta aranılan tüm bu özelliklerin şimdi kurumsal yapıda olması yeterlidir.
Zaman şahıs zamanı değil, kurumsal yapı zamandır. Bir şahsın tüm harika sıfatları bir arada bulundurması imkânsızdır. Birey dahi de olsa yetersiz kalacaktır. Çünkü her insan eksiktir; evrende her şey eksiktir. Herkes kendi eksikliğini bir diğer insanın fazla kısmıyla birleştirdiğinde bütün olunacaktır. Kişilerde olmayan mükemmellik, sistemde ve kurumsallıkta olacaktır. Bu nedenle şimdi Voltranı oluşturma zamanıdır. Sistem zamanıdır.
Yeniçağın lideri sadece kendi ulusunun, kendi ırkının veya kendi dinine mensup insanların değil, tüm insanlığın lideri olmalıdır. Bilgedir. Barışçıdır. Vizyonu kültürler ve medeniyetler üstüdür. Yeniçağın liderinde aranılan en belirgin özellik, Stephan R. Covey’in kitabını yazdığı gibi “Güven”dir. Kim güvenilir insan olabiliyorsa insanların kalbinde yer tutacaktır. Şimdi kendi kendinize bir sorun: Siz bir lider olsaydınız hangi özelliklere sahip olmak isterdiniz? Size birileri liderlik yapmaya kalksaydı siz nasıl tepki verirdiniz? Bir liderde hangi özellikleri ararsınız? Onun için diyorum ki; Kutsal bir amaca hizmet etmiyorsa motivasyon tehlikelidir. Motivasyon olmazsa kapasite zayıf kalır. Kapasite olmazsa anlama sınırlı kalır. Anlama olmazsa bilgi anlamsız kalır. Bilgi olmazsa deneyim kör kalır.