Merak Duygusu Nasıl Beslenmelidir? Neleri Merak Etmeliyiz?
Merak – Atalarımız “merak ilmin hocasıdır.” demişler. Gerçekten de bilgi sürecinin başlangıç noktası merak etmektir. Merak, kişiyi öyle bir noktaya getirir ki, bundan sonrası artık yokuş aşağı yürümek gibidir. Malcolm Gladwell’in meşhur kitabının adıyla “The Tipping Point” durumudur.
Merak nasıl beslenir?
İnsan öğrenmesi merakla başlar. Hayata gözlerimi açtığımızdan itibaren sürekli bir şekilde bir şeyler öğrenme için mücadele veririz. Çünkü, insan türü, diğer hayvanların aksine, dünyaya yüksek düzeyde bir cehaletle gelir. Hiçbir şeyi bilmiyoruz; öğrenmeye muhtaç. Hatta hayata gözlerimizi yumuncaya değin öğrenme süreci devam eder. Hoş, öğrendiklerimizi de ne kadar uyguladığımız tartışılabilir.
Her insan öğrenebilir. Merak duygusu olan herkes öğrenebilir. Öğrenmek istiyorsanız merak edin; öğretmek istiyorsanız merak ettirin! Kalıcı, unutulmayan, ruhumuz gibi bizden ayrılmayan bilgiler yüksek merak düzeyiyle öğrenilmiş bilgi ya da tecrübelerdir.
Merak duygusu, beynimizin hipokampus bölgesinin bir fonksiyonudur. Önem verdiğimiz, merak ettiğimiz, duyguları harekete geçiren tüm olumlu-olumsuz etkenler öğrenme sürecinin destekçileridir. Merak ettiğimizde orta beyin harekete geçer ve kortekste güçlü sinaptik bağlar oluşumuna yol açar. O anda öğrendiğimiz bilgilerin, unutulmaması gereken olayların veya merak ettiğimiz konunun kalıcı bir şekilde kortekse yazılmasını sağlar. Merak ettiğimizde tüm duygular harekete geçer; gözlerimizi daha seçici bir rol oynarken, kulağımız her sesi aradığımız şey doğrultusunda dinlemeye başlar. İlgiliyse tatma organımız, dokunma duygularımız, ellerimiz ve ayaklarımız bizi merak ettiğimiz konu çerçevesine çeker.
Merak beynin anahtardır.
Gerçekten de merak duygusu öğrenmenin, bilgi hazinesinin anahtarı konumundadır. İnsanlara veya öğrencilere bir şey öğretmek istiyorsanız onu sıradanlaştırmaktan çıkarıp, sıra dışı hale getirin. Merak ettirin. Ne kadar merak, o denli öğrenmedir.
Okulda öğretmenler, ailede büyükler, toplumda bilgeler merak duygusunu kullanmalılar. Sınıfta öğretmen, anlatacağı konuya geçmeden önce, öğrencilerin ilgilerini toplamak, duygularını zirveye çıkarmak amacıyla merak ettirici yöntemler kullanmalı. Okullarımızın bilim insanı yetişmesine katkı vermesi için, öğrencilerin ilköğretim çağından itibaren merak duygularını kamçılayan sisteme ihtiyaç var. Sadece okul mu? Aileler, toplum, devlet; tüm taraflar insanların yüksek konulara, bilime, sanata, inanca yönelik meraklarını kamçılamalı.
- Yüzyıl Avrupa’sının yüzlerce kâşifi, mucidi yetiştirmesinin temel nedeni sadece eğitim ve okullar değildi. Hatta kâşif ve mucitler, sistemli eğitime aykırı tiplerden çıkmıştır. Ama ortam merak ettirici olunca, yeteneklerin ateşi birden yükselmiş ve bir kıvılcımla tutuşma gerçekleşmiştir.
Öğrencilerin yeteri kadar imkana sahip olmadıklarını ileri süren ve bu nedenle bilim insanı yetiştiremiyoruz iddiasından çok, onları yeteri kadar merak ettiremediğimiz gerçeğini göz önüne alalım.
Üzülerek belirteyim ki, merak duygumuzu TV’deki dizilerin yarınki bölümünde neler olacağına; futbol maçlarının sonuçlarına, meşhur insanların neler yiyip, içtiklerine ve giydiklerine yönlendirdiğimizde, sadece bu konulara alanlara ait yeteneklerimiz gelişiyor.
Sorular ve düşünme
Merak etmenin en temel belirtisi soru sormaktır. Soru soran konuyla ilgili bir şeyleri merak ettiği için sorar. Merak etmenin kökeninde ise düşünme vardır. Düşünen insan merak eder, merak eden de soru sorar. Bir toplumda sorular azalıyorsa düşünme de azalıyor demektir.
Öncelikle düşünmeyi düşünmek gerekir; sonra neyi düşündüğümüzü sorgulamalıyız. İnsanın dış dünya ile iletişimi beş duyu organıyla sağlanıyor. Gözlerimizle gördüklerimizi düşünürüz. İşittiklerimizi göreceli olarak daha az düşünürüz. Sonra diğer duyu organlarımızla da aldığımız veriyi düşünceye çeviririz. Dikkat ederseniz, düşünme bizim fiziksel duyularımızın sonucunda ortaya çıkmaktadır. O halde gördüklerimizi düşünüyorsak, düşündüklerimizi merak etmeye başlarız.
Düşünmeyi artırmak için düşünülecek konulara merak uyandırmak gerekiyor. Bu bir sarmaldır. Ne kadar düşünüyorsanız o kadar merak ederiz; ne kadar merak ediyorsak o denli düşünürüz.
Sonuç: Bize düşen görev?
Çocuklarımızı merak duygusu içinde yetiştirmek bize düşen en temel görevlerden biridir. Gerçi çocuklar meraklı birer minik filozoflardır. O zaman cümleyi şöyle değiştirelim; çocuklarımızın merak duygusunu öldürmeyelim; yani kendimize benzetmeyelim.